müslümanlar neden düşünmeden inanıyorlar
müslümanlar neden düşünmeden inanıyorlar
çoğu müslüman düşünmeden sırf annesinden babasından müslüman doğduğu iç.in allaha inanıyor böyle inanmak imanmıdır
Değerli kardeşim
Sorunuzda böyle inanmak iman mıdır demişsiniz. Hiç şüpheniz olmasın inanmaktır.
Fakat imanın dereceleri var. O da makbuldur. Fakat zayıftır.
Fakat iman, yalnız kısaca ve taklidî bir tasdike sığışmaz.
Bir çekirdekten tâ büyük hurma ağacına kadar…
ve eldeki âynade görünen yansıyan güneşten tâ deniz yüzündeki aksine tâ güneşe kadar dereceleri ve inkişafları olduğu gibi;
imanın o derece kesretli hakikatleri var ki bin bir Allahın isimlerine ve diğer iman esaslarına- altı iman esasına- kadar kâinat hakikatleriyle alâkadar çoook hakikatleri var ki: “Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve insani erdemlerin en büyüğü imandır ve taklit edilerek değilde tahkik edilerek yani delillerini bilerek araştırarak kuvvetlendirilen iman -ki islamda tahkiki iman denilir- böyle tafsilli ve delilli iman hakkıyla bilmek ve tanımaktır.” diye islam alimleri ittifak etmişler.
Evet iman-ı taklidî yani delilsiz anne ve babadan öğrenildiği ile kalan iman , çabuk şüphelere mağlup olur. Çekirdek hükmündedir. İnanan şüphesiz müslümandır. Fakat bu kadarla kalmamak gerekiyor.
Fakat Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde de pek çok dereceler var.
Tahkiki imanın ilk mertebesi ilmelyakîn mertebesidir, çok delillerin kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazen mağlup olur.
Hem tahkiki imanın ikinci yüksek derecesi aynelyakîn derecesidir ki onun da pek çok mertebeleri var. Belki Allahın binbir ismini kainatta okur. Bütün kâinatı bir Kur’an gibi okuyabilecek dereceye gelir.
En yüksek dercesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara dünya dolusu şüphe orduları hücum da etse bir halt edemez.
Biz müslümanlar delillere ve ispatlara tabiyiz. Başka dinlere bağlı olanlar gibi körükörüne bir bağlılığımız yok.
Tahkiki imanın üç mertebesini şu örnekle daha anlaşılır kılalım
Meselâ uzaktan bir duman gördük. Orada bir ateşin yandığını biliriz. İlmelyakîn buna denilir.
O dumana yakınlaştık, ateşi gözümüz ile gördük; aynelyakîn buna denilir.
Ateşin nuru içine girip derecesini anladık. Hakkalyakîn buna denilir.
Bu mertebelere tırmanmak için araştırıp öğrenmek müslüman olarak bizim görevimizdir.
Değerli Kardeşimiz,
Bir kişinin sadece ailesinden dolayı Müslüman olması, gerçek bir imanın işareti olmayabilir. İman, sadece dışsal etkenlere bağlı bir kabul değildir. Akıl ve kalbin birleşmesiyle ortaya çıkan derin bir anlayışı ifade eder. İman, kişinin sorgulayarak, düşünerek, vicdanını kullanarak kabul ettiği bir inançtır.
Eğer bir insan, sırf ailesi Müslüman diye, düşünmeden, sorgulamadan inanıyorsa, bu durumda imanının derinliği ve sahihliği konusunda şüpheler olabilir. İman, kişinin kendi içsel düşünceleri ve vicdanıyla da uyumlu olmalıdır. Bu yüzden, sadece dış etkenlere bağlı olarak inanmak, gerçek bir imanı temsil etmeyebilir.